Arama motorları bizi izliyor!

Uzmanlar, gelişen algoritmalarıyla bugün çok fonksiyonlu gözetleme sistemlerine dönüşen arama motorlarının, özel hayat ile bilgi toplama arasındaki çizgiyi giderek incelttiğine dikkat çekiyor.

Gelişen algoritmalar sayesinde kullanıcıların ruh halini okuyabilecek hale geliyor.

Google’da kızına bir teleskop almak için arama yapan Ahmet Bey, daha sonra Facebook’a girdiğinde sitedeki ilanların teleskopla ilgili olduğunu gördü. Önceleri konuyu ciddiye almayan Ahmet Bey, örneklerin artması ile ‘Acaba arama motoru beni takip mi ediyor?’ sorusunu sormaya başladı.arama-motorlari
ÖZETLE

‘Veri toplama kapasitesi artacak’
‘Özel hayatın ihlali söz konusu’
‘Güvenlik konusuna dikkat edilmeli’

Sorunun cevabı evet. Yıllardır bu ve benzeri takipleri sadece arama motorları değil birçok site ve şirket yapıyor. Ancak gelişen teknoloji ve yapay zeka sonuçların daha da kusursuz hale gelmesini sağladı.

Internetlivestats sitesine göre, günümüzde aktif olan web sayfalarının sayısı yaklaşık 996 milyon. 2014 sonunda 1 milyara ulaşması beklenen web sayfaları, kullanıcıların içinden çıkması son derece zor bir karmaşayı da beraberinde getiriyor. Aradığımız bilgiye erişmemizi sağlayan arama motorları, her ne kadar internetin belkemiğini oluştursa da, giderek artan zekaları fonksiyonlarını çeşitlendirmeye başlıyor.

Neredeyse tüm internet kullanıcıları e-posta göndermek, bir yazı okumak veya müzik dinlemek için önceden açmış oldukları sayısız hesabı kullanıyor. Arama motorları, internet hizmetleri veya mobil ürünler üzerinden açılan ve sosyal medya ile doğrudan bağlantılı olan bu hesaplar, tüm işlemlerimizi an be an kayıt altına alıyor.

Sosyal medya ağınız dinlediğiniz müzikleri kaydediyor, okuduğunuz gazete hangi konulara ve yazarlara ilgi gösterdiğinizi ölçüyor, e-posta şirketiniz en çok hangi arkadaşınızla görüntülü sohbet yaptığınızı not ediyor. Gizlilik tartışmalarını da beraberinde getiren uygulamalar aracılığıyla toplanan bilgiler, nihayetinde arama motoru algoritmalarının da gelişmesini sağlıyor. Bugün bir e-ticaret sitesinden çıktıktan sonra girdiğiniz herhangi bir sayfada, birkaç saniye önce baktığınız ürünün reklamını görüyorsunuz.

İnteraktif Reklamcılık Bürosu’nun (IAB) 2012 raporuna göre, ABD’de aynı yıl 37.3 milyar dolara ulaşan dijital reklamcılık sektörü, 2016’da 52.5 milyar doları görecek. Reklam sektörünün potansiyeli, doğal olarak şirketlerin daha fazla ziyaretçi çekebilmek için arama motorlarının yaptıkları yatırımı artırmalarına yol açtı. Yapılan yatırımlar, yeni pazarlama stratejilerinin müşterilere özel en doğru reklamları göstermeye odaklandı. Sonuç olarak, arama motoru algoritmaları insan psikolojisine uzanan analizler gerçekleştirecek kadar derinleşti. Nihai amaç, bir reklamı 100 defa değil, 100 farklı kişiye göstermek veya bir kişinin 100 tane değil, 10 reklam arasında seçim yapmasını sağlamak olarak belirdi.

‘Özel hayatın ihlali söz konusu’

Nüfusundan yarısı aktif internet kullanıcısı olan Türkiye, sosyal medya kullanımı ve güçlü e-ticaret altyapısıyla internetin en canlı olduğu ülkeler arasında yer alıyor. İnternet hızlarının sürekli artması, sanal ortamdaki işlemlerin ve hizmet hacminin de genişlemesine yardımcı oluyor. Ancak bu süreçte kullanıcıların farkına varmadığı önemli hususlar mevcut.

IntelRAD güvenlik danışmanlığı firmasından Koryak Uzan, güvenlik ve reklam amaçlı çalışmalarda özel hayat ile istihbarat arasındaki çizgiye dikkat edilmesi gerektiğini belirtti:

İstihbarat ve kamu güvenliği için devletler adına veya devletlerin teşviki ile faaliyet gösteren birçok kurumun ‘profilleme’ adını verdiğimiz bir tür akıllı sınıflandırma yapıyor olduğunu söylemek yanlış olmayacaktır. Pek tabii bunun kullanıcılara yansıtılırken gerekçelendirmesi; ‘Sizi tanıyan, işinizi kolaylaştıran, zaman kazandıran çözümler’ olarak lanse ediliyor. Ancak madalyonun diğer yüzünde, bence önemli bir özel yaşam ihlali söz konusu. Ortalama bir internet kullanıcısına ait depolanan bu tür verileri listelemeye kalksak listenin sonu gelmez. Gerçek zamanlı ve geçmişe yönelik konum bilgisi ve seyahat alışkanlıklarınızdan, satın almasanız dahi görüntülediğiniz ürünler, arama motorlarında gerçekleştirdiğiniz aramalar, sosyal medyada paylaştığınız ‘durum’ güncellemelerinde kullandığınız kelimeler, paylaştığınız fotoğraflar, gerçekleştirdiğiniz herhangi bir aramada kaçıncı sonuca tıkladığınız, noktalama alışkanlıklarınız ve vurgularınıza kadar her eyleminiz sizin kim olduğunuza dair izler taşıyor.”

‘Güvenliğin özel hayata girmesi kaçınılmaz’

Uzan, Büyük Veri alanına giren çalışmaların yapılan güvenlik odaklı çalışmaların, kaçınılmaz olarak özel bilgileri kullandığına dikkat çekti:

Birçok farklı çözüm yaklaşımın yer aldığı Büyük Veri’de değerlendirilen veriler; halihazırda çeşitli istihbarat kurumlarınca bilinen, genel ‘tehdit’ belirteçleri çerçevesinde sınıflandırılarak, kamu güvenliği için tehlike teşkil eden bireylerin daha yakın şekilde izlenmesine olanak verebilir. Diğer yandan; kullanıcıların entelektüel tercihleri ya da siyasi bakış açıları gibi paylaşmayı tercih etmeyebilecekleri birçoğu özel bilgi de, üçüncü taraflarca görülebilir hale gelebiliyor. Ancak insanların öncelikle ‘ödün vermeden güvenlik’ diye bir kavramın var olamayacağını anlayabilmeleri lazım. Burada, özel hayatın ihlalini savunuyor gibi görünmek istemiyorum. Dikkat edilmesi gereken; hem ‘bireylerin hiçbir özel bilgisi izlenemez’ görüşünü savunup, hem de ‘bu çağda istihbaratı olarak gelişmemiz gerekiyor’ argümanını dile getirenlerin, güvenliğin bir ödün meselesi olduğunu anlaması gerektiği.

Örneğin, bir yapı marketi alışveriş listesinde; bol miktarda cıvata/çivi ya da vida, metal boru ve gübre türevi bir madde olan güherçile görmek; normal bir insan için bir şey ifade etmeyebilecekken, bu bilgiler bomba yapmayı planlayan bir kişiyi işaret ediyor olabilir. Özellikle aynı kişinin radikal görüşlü gruplara ait farklı kaynakları da ziyaret ettiği düşünülür ise; bu bilgiler sayesinde birçok hayat dahi kurtarılabilecektir.

Tabii ki internet, kullanıcılara madalyonun bir yüzünü gösterirken diğer yüzünün gizlendiği tek ortam değil. Örneğin geçtiğimiz zamanlarda; gazetelerde, ‘artık havalimanındaki yığılmayı azaltmak için parmak izi kontrolüne geçiyor’ minvalinde bir haber paylaşıldı. Ancak kimse, bu teşebbüsün, kullanıcıların seyahat alışkanlıkları sınıflandırmanın bir başka türlüsü olacağından bahsetmedi… Örnekleri çoğaltmak mümkün, ancak altı çizilmesi gereken şey, özel hayat ile ‘güvenlik için istihbarat’ arasındaki hassas çizginin nereye çizileceğinin belirlenmesi gibi görünüyor.”

‘Arama motorlarında yeni dönemde akıllanacak’

En çok ziyaret edilen web sayfası unvanını 2007 eline geçiren Google’ın, anahtar kelimelere göre sıralama yapan arama algoritmaları, birçok arama motorunun temelinde yatan sistem üzerinde kuruldu. Web içinde dolanan otomatik programlar, sayısız bağlantı arasında dolaşarak belli anahtar kelimeler içeren indeks sayfası oluşturuyor, arama yaptığınız zaman indeksteki anahtar kelimelere göre sonuçlar beliriyor. Programlar, gerçek içeriğe sahip sitelerle yönlendirme veren siteleri ayırabildiği gibi, anahtar kelimelerin en çok öne çıktığı yerlere de dikkat ediyor.

Arama motoru optimizasyonu, bir zamanlar anahtar kelimelerin olabildiğince fazla kullanılmasına dayanırken, bugün çok daha gelişmiş bir sisteme sahip. Gelişen sistemin girdisi ise ‘sosyal sinyaller’ olarak ifade edilebilir.

Arama motorları artık anahtar kelimelerden çok ‘toplu zekaya’ dikkat ediyor. İnsanların arama davranışlarını takip ederek, arama motorları aranan bilginin yer aldığı siteler arasındaki farklı net bir şekilde çizmeye çalışıyor. Burada karşımıza çıkan kavram ise semantik (anlamsal) arama.

‘Benzin fiyatı veya ‘dizel benzin fiyatı’ araması yaparken, Google size en doğru sonucu çıkarabilmek için artık davranışlarınızı kontrol ediyor. Şirketin Şubat 2014’te patentini aldığı ‘Bağlamsal arama terimi değerlendirmesi’ teknolojisi, yaptığınız tüm aramaların denetlenmesini ve arama davranışınızın analiz edilmesini sağlıyor. Algoritma kısaca şöyle çalışıyor:

google-algorithma

Superbug.co bilgi güvenliği araştırmacısı Evren Yalçın, arama motorlarının yakın gelecekte yeni teknolojilerle donatılacağını ve kullanıcılar hakkında bilgi toplayan veritabanlarına dönüşeceğini ifade etti:

“Arama motorları teknolojisi, tek yönlü bir dönemden son kullanıcı etkileşiminin arttığı bir döneme geçmekte. Şu an kullandığımız arama teknolojisi, belli etiketlerle yapılan aramalarda sadece o etiketleri içerisinde bulunduran web sayfalarını barındırmakta. Gelecekte ise köklü bir değişim bizi bekliyor. Google, Yandex, Yahoo, Bing gibi arama motorları anlamsal web teknolojisini aktif olarak kullanmaya başlayacak. Bu teknoloji için, siz daha aramayı gerçekleştirmeden ne istediğinizi tahmin edebilen bir web ontoloji diliyle geliştirildi.

Bu sayede arama motorları son kullanıcılar hakkında çok fazla meta veri toplayacak ve mevcut veritabanları devasa bir hale gelecek. Yani Masaüstü, Mobil veya Smart TV cihazınızla internette sörf yaparken hobilerinize yönelik reklamlar ve kullanıcı dostu arama yönlendirmeleri olacak. Fakat bazı çevreler, arama motorlarının anlamsal webteknolojisi ile birlikte gizlilik ihlali yapacağını düşünüyor. Bu sebepten mevcut arama motoru servislerine karşı Startpage, DuckDuckgo gibi yaklaşımlar geliştirildi. Türkiye’de ise bu konuda yapılan Hakia adında bir çalışma mevcut. Dr. Rıza Can Berkan tarafından geliştirilen Hakia, semantik algoritmayla çalışan bir arama motorunu temsil ediyor.”

Arama motorlarıyla girilen yeni dönemde, kullanıcıların bilinçli olması ve yönlendirilmekten çok yönlendirebilen bir güce sahip olması önem taşıyor. Gizlilik konusunda hassas kullanıcıların yapabileceği ilk hamle ise arama geçmişlerini kaydetmeyen DuckDuckGo gibi arama motorlarını kullanmak. Ancak kullandığı hizmet kalitesinden ödün vermek istemeyenler için çözüm bu kadar kolay olmayacak.

Kaynak: Al Jazeera

Share